24 Mayıs 2011 Salı

Vodafone Özgürce Yaşa

    
Asıl geçen haftaki bir konseri sizlere söylemek istiyordum ama Vınn sorun çıkardı. 17 Mayıs'ta Ege Üniversitesi'nde Redd ve Ogün Sanlısoy vardı, Bahar Şenlikleri kapsamında. Ogün çok iyiydi, bir buçuk saat onu beklememize değdi^^ Sahneye ilk çıkan Aytek Akçakaya'ydı. Tabii Sertan Coşkun çıktı da biz görmediysek bilemem. Biçim açımızda, ya da şöyle diyeyim 'ön planda' o vardı. Adam çok güzel headbang yapıyor yalnız, bir de o uzun saçlar filan :)  Ogün Sanlısoy'la da güzel sahne şovu yaptılar. Her neyse bu geçmişte kaldı, durun ilk şarkıda "İstanbul Sular Altında"ydı. Tamam geliyorum bugüne. Bu yazıyı da 2 gün önce yazmak isterdim ama salak Vınn 2 gün önce yapıldı ancak ben giremedim, bugünkü konser için sınavlara "arı" gibi çalışmaya çalıştım. Konsere gidemedim, yarın Tarih sınavı var ve babam sınav haftası konser olmaz kızım dedi. Tarih sınavım da 29 hee :D Şu saat oldu hala Tarih'e çalışmadım, ama yok yook kesin çalışacağım.
Reklamlarını mutlaka gördüğünüzü düşündüğüm şu "Vodafone Özgürce Yaşa" konserleri var bugün Ege Üniversitesi'nde. Şebnem Ferah, Aylin Aslım, Hayko Cepkin, Badem, TNK var kadroda. Ben giden arkdaşlarımdan telefon aracılığyla nasıl olduğu konusunda yorumlar alacağım, yarın sizinle de paylaşırım büyük ihtimalle.  Öyle işte bugün konser var, gidiverin gayrii :) Bende gidem tarih çalışayım de mi?
                                                                                                                                   
Konserin hangi üniversitlerde olduğunu, yani işte ayrıntılı bilgiyi TıkTık tan öğrenebilirsiniz :)

13 Mayıs 2011 Cuma

Küççüklerin böyle sevgili durumları filan çok saçma geliyor bana, hatta birbirlerinden hoşlanmalarının bile saçma geldiği anlar oluyorda o zaman dürtüyorum kendimi "Onlarda insan Ezgi ve kendi halini unutma!" diye. Aslında ne güzel bir şey, aynanın karşısına geçip saçım böyle örsem hoşuna gider mi, yoksa böyle mi örsem, ay bu rengi sever bu tişörtü giymeliyim filan.. Anaa aptalca geldi şimdi ama, bi dakika dürtüyorum kendimi, yok yok hoş durumlar(sanırım yani, galiba, olmalı)
 Bizim Mardin'de oturduğum sıralarda benim bir yavuklum vardı Furkan diye. Çocuğun gözler mavi (umarım yanlış hatırlamıyorumdur hahuha), beyaz tenli ama saçlar kahve böyle. Biz bununla aynı okuldaydık ama düşman sınıflardaydık, bir de dersanede aynı sınıftaydık. Çocukla msn'den konuşmaya başladık (kamerayla filan böyle, o zamanlar modaydı) daha sonra o ablasının telefonunu ben anamın telefonunun aldım, telefondan konuşmaya başladık. Eh küççüğüz o zamanlar, çok büyüdük ya hani şimdi, ben telefondaki Furkan adını Aşkım'a çevirdim. (kızardım mı ne şu an) Biz böyle konuşuyoruz çocukla, annemin fatura yüksek geldi. Suçlu kim? Ben. Ezgi'nin Suçu ne? Birinden hoşlanmak. Peki ikisinin suçu ne? Karşı tarafın Tukcell olmasıı. Ne bilem ben hatların başka olduğunu değil mi yani? Bir de ne oldu, annem aşkımı görmez mi! (kadının kendi telefonu yani, görecek elbet) Furkan'ı biliyordu, müdür yardımcısının oğlu diye, dersanedeykende anlatıyordum zeki çocuk diye ama aşkım ne? Utana sıkıla anlattım anacığıma, o da kızım aşkım diye kaydedilir mi o demişti, hani telefon senin olsa neyse de filandı hatırladığım kadarıyla söyledikleri.
  Ve paragrafın sonuç bölümü (dün paragrafta yapıyla ilgili sunum hazırladımda, hocada benimkini açmadı içimde kaldı herhal); zamani küçüklerin aşk muhabbeti bana çok komik-ya da saçma, ya da tatlı, yok yok tatlı değil- geliyor ama bizde sevdik be! Bi de bizim asker ağbi sevdalarımız vardıki entrika mubarek :D